Bir bakkal ve onun güzel sesli, tatlı dilli, konuşkan bir papağanı vardı. Papağan dükkanı bekler , alışveriş edenlerle konuşur, şakalaşırdı. Bir gün ansızın dükkana fare kovalayan bir kedi daldı. Papağan can havliyle sıçrayınca, raflardaki gülyağı şişeleri devrildi, yağları döktü. Sahibi geldiğinde dükkanın halini gördü ve papağanın başına vurdu. Bu yüzden papağan kel kaldı ve sesi soluğu kesildi. Sahibi yaptığına çok pişman olmuştu. Nice hediyeler dağıttı, ah etti, dövündü ama kar etmedi. Üç gün üç gece sonunda yine papağanı konuşturmak için türlü türlü maskaralıklar yaparken, sokakta bir adam göründü. Kafasında hiçbir saç bulunmayan bu cascavlak adam, böyle yaşamayı adet edinmiş bir tarikata bağlıydı. Kafası cascavlak dervişi gören papağan birden dile geldi ve:
Ey kel! Sendemi gülyağı şişesi döktüğün için böyle kel kaldın? Diye seslendi.
Papağın bir dervişle kendini karşılaştırması, insanları pek güldürdü.
Ermişlerle kendini kıyaslama. Unutmaki iki çeşit arı aynı çiçeğe konar da biri zehir yapar, biri bal. Acı suda berraktır, tatlı su da. Ancak tatma duyusu olan, farkı anlar.
Popularity: 60% [?]